18 Temmuz 2011 Pazartesi

ALGI 2


yanlış algılardan bir diğeri de: insanların sevdiği şeyi incitmesi, kırmasıdır. çok yanlış! tam tersine sewdiğimiz şeyler bizi incitir. daha dolambaçlı bir ifadeyle: insan, kendini sevdiğinden emin olduğu şeyi çok da düşünmeden kırar.

işe ailelerden başlayalım: hepimiz aile içinde tüm bireylere en kırıcı sözleri çoğu zaman kafamızda tartmadan, üzer miyim kırar mıyım diye düşünmeden savuruveriyoruz. aynı muameleyi de görüyoruz:) ama genellikle atlatılıyor çünkü orada bir sonsuz tolerans katsayısı olduğunu biliyoruz. unutuluyor ya da unutulmuyor ama geçiyor... ilginçtir ki sewgiden eksilen bir şey olmuyor.

ikili ilişkilerde ve arkadaşlıklarda da bu durum böyle. eğer çok eminsek karşıda bize duyulan sewginin derinliğinden yine aynı wurdumduymazlıkla düşünmeden ağır sözler sarfedebiliyoruz. karşıdaki bununla ne yapar, nasıl başa çıkar, o an için hiç düşünmüyoruz bile. ama sonrasında aileden farklı olarak biraz fedakarlık etmemiz gerekiyor.

sewgide de bir ast üst ilişkisi vardır, kim ne derse desin!
ve üstler astları incitir bu kadar nettir!!!!

13 Temmuz 2011 Çarşamba

ALGI 1


bazı algıların değişmesi lazım. mesela fakirin mutsuz olduğu algısı! öyleyse zenginin hep mutlu, orta hallinin de hep ortalama duygularda yaşaması gerekir di mi ya?!!

şehirde yaşayan insanla, kırsal bölgede yaşayan insanların beyin dalgaları birbirinden çok farklıymış, bilimsel olarak kanıtlanmış bu. yani şehir insanları hep geç kalmışlıklar, 5 dakika yapacak birşey bulamayınca sıkılmalar üzerine kurmuşken yaşamını, kırsal bölge insanı tüm gün bir ağaç gölgesinde oturarak hayvan otlatabilir.

seçimlerimizi yaşarız. eğer bir aile şehre gelip orada bir gelecek kurmayı düşündüyse elbette toprağından ayrılıp başka bir yere kök sürmeye çalışmak zor olacaktır. kötü görünen yerlerde, zor şartlarda mücadele verilecektir. ama onlar öncelikle umut taşırlar içlerinde. o umutla sarılırlar zor işlere.

ya da zaten şehirde olup kıt kanaat geçinmeye çalışanlar zorluklarla mücadele ediyor olmak eşittir mutsuzluk demek değildir. ne zaman fakir bir insan görsek "ahhh yazık deriz" ama o insan acaba bu acıma duygusunu gururuna yedirebiliyor mu? o da belki bize "ahhhh yazık" diyordur.

çözüm herkes kendi beyin dalgasına uygun yerde yaşamalı. ama şartları düzeltmeliyiz. hizmet götürmek marifet olmamalı, bu zaten olması gereken birşey. topraklar sürülmeli, hayvanlar otlamalı, traktörler işlemeli.
kimse toprağında mutsuz olmamalı. ancak o şekilde bu algıyı çevirebiliriz. yoksa ortalık "ahhhh yazık" dan geçilmez ve bu algı da değişmez we kaçınılmaz olarak tüm toplum sonunda fakirleşir we diktatörlere boyun eğmek zorunda kalırız. işte esas o zaman "ahhhh yazık"!!!!!!!