31 Ağustos 2010 Salı

hayat dersleri 2

söz werdin we tutamadın mı?
üzülme
ama bir dahakine söz wermeme opsiyonunu hatırla :)


çok cömert uçuşuyor sözler hawada. işte, ewde, arkadaşta, sewgilide, herhangi bir bağlantısız görüşmede...
güwen wermek için werilen sözlerin haddi hududu yok! sırf, bu, illa, istediğin senin olsun diye. kişisel krediden giderse gitsin amaaaan mutlaka bir açıklamasını buluruz zaten. zaten de başkaları mı yok canım, bu giderse yenisi gelir?!.

bu arada cidden tutulmak istenip de tutulamayan sözler bunların arasından direk sahibine güwensizlik olarak dönüweriyor. yani kurunun yanında cayır cayır durumu.

söz wermeyin böylesi daha rahat.
yok rahat bana batar diyorsan aynen gergin dewam...

genel düzen böyle sen ne konuşuyorsun diyen olabilir.
tek diyeceğim şu: hayat hiçbir zaman tek opsiyon sunmaz bizlere.
biz kendimizi sabitliyoruz. sözler werip illa olması için kasarsak we de başaramazsak bu bize içsel we dışsal dert olur. ama sert sözler wermezsek ya olay bizde kalır ya da kalmaz. olay bizde kalırsa daha rahat yönetiriz we şaşırtıcı biçimde pürüzler kolay çözülür. ya da bizde kalmazsa yeni bir akış mutlaka wardır.

27 Ağustos 2010 Cuma

hayat dersleri 1

hayatın seni değiştiremeyeceği gibi sen de hayatı değiştiremezsin.

bu ne demek şimdi, kadercilik mi diye düşündün? e bi'daha düşün o zaman... çünkü sadece karakterden, özden bahsediyorum. yoksa çevreni, parasal durumunu, görüntünü vs değiştirebilirsin ve sanki öyleymiş gibi de davranabilirsin; ama ne hayatın ne de sen değişirsin. ikiniz de aynısınızdır aslında, yine yüz yüze...

"hayat bir öyküye benzer, önemli yanı eserin uzun olması değil iyi olmasıdır" demiş seneca. bu söz de havada kalmıyor mu, o zaman? yani iyileştirdiysek özenli yazılmış iyi bir hikayeye benzediyse de yaşantımız, neslimize faydalı olduysak, ileride bizi hatırlatacak iyi şeyler bıraktıysak da içeride kapılar çarpıp duruyorsa ne demeliyiz?

değişen bi'şey yok ki kişisel olarak.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

maneviyatı görüntüde arayan zihniyeti reddediyorum!


face aleminde bir sürü yorum vs. tanıdık - tanımadık tarafından doluyor taşıyor. her tip war! çanakkale şehitlik ziyaretinde giydiğim kıyafete uygunsuz diye yorum yapan bile oldu!!!! ben tam tersine şehitler için çok uygun olduğu düşünmüştüm yani (!)

maneviyatı görüntüde arayan zihniyeti reddediyorum!

hangi kitaptı hatırlamıyorum şöyle bir sohbet geçiyordu: bir baba trende 2 ya da 3 çocuğuyla birlikte yolculuk ediyor. çocuklar ciyak wiyak ağlıyorlar we adam hiçbir müdahalede bulunmuyor. ne bir susturma çabası ne de yapmayın etmeyin ihtarı, hiç!

diyor ki kitap kahramanı, diğerine: sakın bu adamı sadece gördüğün o andan dolayı kınama. sakın ola ki o adamı yargılama. çünkü o adam çocuklarıyla hastaneden dönüyor we adam eşini, çocuklar annelerini kaybetmenin şokunu yaşıyorlar.

bir düşünelim gün içinde ne kadar çok manzara geçiyor bu şekilde gözlerimizden we biz hemen bir kanıya warıweriyoruz. o anın yargıcı ilan ediyoruz kendimizi.

biraz da tepki göstermeden önce içeriği anlamaya, nedenlere bakmaya, tanımaya we yorumu sona saklamaya ne dersin? yaauuww yok benim buna zamanım, belli işte, olan biteni ben hemen çakozluyorum diye bir iddian warsa, sana çek o kötü enerjini üzerimizden diyorum...

hırsızlara yakalandık ama bu fotoğrafları çekmeyi de başardık. macera dolu istanbul...