13 Eylül 2010 Pazartesi

cennetin ardı

ağaçlar şelale olmuş çağlıyor, ilk fırsat bulduğu yerden de su çiziyor yolunu.
dağlar üşümemek için yüksek omuzlarına şal almış,
güneş de tüllü şapkasını bir takıyor bir çıkarıyor,
öyle mi güzel, böyle mi güzel diye soran bir kadın gibi...

sürprizlerle dolu muhteşem bir sanatçı doğa...

önce dedim öldüm cennetteyim herhalde. sonra sonra elektrik direklerini gördüm; hah neyse ki ölmemişim (ama belki cennette de elektrik direği wardır, orada gönül gözüyle mi göreceğiz yoksa, yoksa gece mi yok :P)

esaslı, esanslı bir yer. ne görüş açım ne de nefes kapasitem yetmiyor bu coşkuyu yakalamaya

ayder: şirin güzel giyimli, lule saçlı kız çocuğu

yamaçlara notalar gibi serpilmiş güzel ewler we armoni harika.
1 gece kalmayı düşünmüştük ama ani sis baskını yüzünden 2 geceye çıkardık buradaki konaklamamızı. kesinlikle de değdi. artık fotolar da konuşacak biraz.





yukarı kavron, öküz gölü, cegnovit gölleri....

insan kendini çok özel yeteneklere sahip hissediyor bu yükseklikte (2934 m). yani orada bana bir kuyruklu piyano werseniz hiç düşünmeden en güzel bestemi yaparım (dikkat edin çalarım demiyorum, orayı geçmişim de besteler bile yapıyorum), ya da aslında kuş uçuşu bıraksam kendimi uçmazsam en adiyim :)

tırmanmada zorluk yaşamadım dersem yalan olur ama oradaki oksijenin bana yaptıklarını görüyorsun:) değmiş değil mi?..

akşam 5-6 gibi sis hemen dağlara fırfır yapmaya başlıyor. sisten ewe dönemeyen ineklerini aramaya çıkan kadınlar war, kendini düşünmeden! bir de inekleri kurt kapmamış olsa bari diye söyleniyor bir yandan yürürken. yaww kadın seni kurt kaparsa noolcak, elinde yalandan bir sopa var sadece???
burada kadınlar erkekleşmiş, mert, direk we korkusuz, adamlar da kadınlaşmış, bol çeneli, paso oturan we fesat:)

burası zaten o kadar çetin ki insanına hiç birşey zor ya da zahmetli gelmiyor diyorum içimden...

artwin: tırmanma şeridi gibi bir şehir.

böyle bir şehir hayal bile edemezdim. her yerden görülebilecek kadar yüksek ve hiç düz bir yeri yok! nasıl bu kadar nüfus burada yaşıyor aklım almıyor???
baraj inşaatı yarışıyor artwin le ama yok artwin daha korkunç!

şavşat: weliköy, karagöl, balıklı göl, dağlar, yaylalar we iştah ekibi:)

sonra da ardahan, şeytan kalesi( uzaktan bakabildik ama acaip bir yer!) çıldır gölü, yolda ezilen tilki, yılan ve kirpi kardeşler...


işhan kilisesi, yusufeli çoruh nehri kıyısında 1 gece konaklama.

sonra tortum gölü, erzurum, ovit yaylası (yolda hollanda lı bir dağcıyı aldık. çok deli bir gençti. yalnız seyahat ediyor ve ovit te 3 gece kalmış şimdi yeni yerler görmek için gidiyor da gidiyor. dağlara hayran we bu türkiye ye 3. gelişi, sırf dağlar için)
.




dönüş için rize ve trabzon yeniden( sümela manastırı sisten dolayı kayboldu, tırmandık ama göremedik)


rize: şehir olarak korkuttu beni nedense?
sanki burada yaşayanlar başka, kanım kaynamadı şehre. o kadar ki kokusunu bile alamadım...

trabzon: üzdü beni
o güzelim doğada nasıl çirkin bir şehir kurarsın? üstelik o kadar güzel kokan da bir şehir ki!
ewet şehirlerin kokuları war. benim çocukluğum uşak we seydişehir de başladı we sonra istanbul a geldik. bugüne kadar aldığım şehir kokuları içinde en güzeli istanbul (burda doğmadığım için şanslıyım yoksa kokusunu bilemezdim).
hemen bir anımı da anlatayım kısacıktan: seydişehir deyiz. ilkokul 3. sınıftayım sanıyorum. birgün okuldan ewe bir geldim ew buram buram istanbul kokuyor. hemen dedim kim geldi. bir de baktım büyükbabam saklanıyor. tabi bir sürü şey getirmiş bize, hepsi de istanbul kokulu...

istanbul un kokusu okyanusa şeker atılmış gibi. ferah we tatlı.
paris in kokusu yanmış wanilya gibi. yemek istersin ama yenmez:)

dönelim trabzon a. trabzon çok güzel demlenmiş 2 şekerli çay we yanında domates, zeytin sofrasını güneşe kurmuşsun gibi kokuyor; çok iştahlı bir koku bu.

ama gel gör ki inşaatlar hep yarım, çirkin tuğlalar, giydirilmemiş we giydirilmeyecek binalar resmen göze işkence ediliyor hunharca. gözlerini kapayıp kokladığındaysa bambaşka...

işte böyleeee, yediğim içtiğim benim olsun ben size gördüklerimi anlattım:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder