15 Kasım 2011 Salı

yapılmayacaklar

1- beklentiye girme! beklentilerinden uzaklaş ve rahatla.

2- parayı düşünme! o gelir ve gider. hiçbir şey sende kalmaz. sende kalan sadece içindeki huzurdur.

3- sinirlenme! insan olmak kusur işidir. nasıl ki senin kusurların varsa elbet başkalarının da olacaktır. hep gördün ki sinir geçicidir ve herşeyin çözümü vardır.

4- yargılama! yanılmıyor olabilirsin yargında ama yargılama! herşeye değişme şansı tanımış olursun... en başta kendine.

5- bağlanma! bağlanma düşüncesi seni aşağı çeker. istediğin yerde olmak kadar hafifletici bir duygu yoktur ve istediğin kadar kalmak...özgürlük, yalnızlık değildir. mutluluk gibidir, kendiyle çoğalır. kimse anlamaz ama özgürlüğün anlamını bulması için en az iki kişi gerekir.

16 Ekim 2011 Pazar

özün özü

bulmanın dili aramak,
gerçeğin dili sessizlik
gerisi
kötü çewiri...

12 Ekim 2011 Çarşamba

ALGI 3


ANLAMAMIZ GEREKEN ŞEY: BAŞKA BİR ALTERNATİFİN OLMADIĞI!

Zaten olan, olacağı şekilde gerçekleşmiştir. Başka şekilde gerçekleşme ihtimali de yoktur. Bir yolu hali hazırda seçmiş ve onun gereklerini yapmış, sonuçlarını da yaşıyor durumdayızdır.

Geri dönüp değiştirebilirdim vs gibi hayıflanmalar sadece aptallara özgüdür.
Düşünülecek tek şey dewam etmek, alınacak ders warsa almak - istemezsek almamak- ya da getirdiği keyfi, başarıyı yaşamaktır.

Düzeltilmesi gereken algı ise şudur: kader değil yaşanan, kazanılan ya da kaybedilen kısmet değil, sadece öyle olmuştur. O kadar!

buradaki rolümüz, daha önce gelen edinimlerle yaşadıklarımızın mimarı olmaktır.
ama çoğunluk, hayıflanarak zaman kaybetmeyi tercih ediyor ve bu da negatif eğilimli modern insanı yaratan en önemli unsur!

18 Temmuz 2011 Pazartesi

ALGI 2


yanlış algılardan bir diğeri de: insanların sevdiği şeyi incitmesi, kırmasıdır. çok yanlış! tam tersine sewdiğimiz şeyler bizi incitir. daha dolambaçlı bir ifadeyle: insan, kendini sevdiğinden emin olduğu şeyi çok da düşünmeden kırar.

işe ailelerden başlayalım: hepimiz aile içinde tüm bireylere en kırıcı sözleri çoğu zaman kafamızda tartmadan, üzer miyim kırar mıyım diye düşünmeden savuruveriyoruz. aynı muameleyi de görüyoruz:) ama genellikle atlatılıyor çünkü orada bir sonsuz tolerans katsayısı olduğunu biliyoruz. unutuluyor ya da unutulmuyor ama geçiyor... ilginçtir ki sewgiden eksilen bir şey olmuyor.

ikili ilişkilerde ve arkadaşlıklarda da bu durum böyle. eğer çok eminsek karşıda bize duyulan sewginin derinliğinden yine aynı wurdumduymazlıkla düşünmeden ağır sözler sarfedebiliyoruz. karşıdaki bununla ne yapar, nasıl başa çıkar, o an için hiç düşünmüyoruz bile. ama sonrasında aileden farklı olarak biraz fedakarlık etmemiz gerekiyor.

sewgide de bir ast üst ilişkisi vardır, kim ne derse desin!
ve üstler astları incitir bu kadar nettir!!!!

13 Temmuz 2011 Çarşamba

ALGI 1


bazı algıların değişmesi lazım. mesela fakirin mutsuz olduğu algısı! öyleyse zenginin hep mutlu, orta hallinin de hep ortalama duygularda yaşaması gerekir di mi ya?!!

şehirde yaşayan insanla, kırsal bölgede yaşayan insanların beyin dalgaları birbirinden çok farklıymış, bilimsel olarak kanıtlanmış bu. yani şehir insanları hep geç kalmışlıklar, 5 dakika yapacak birşey bulamayınca sıkılmalar üzerine kurmuşken yaşamını, kırsal bölge insanı tüm gün bir ağaç gölgesinde oturarak hayvan otlatabilir.

seçimlerimizi yaşarız. eğer bir aile şehre gelip orada bir gelecek kurmayı düşündüyse elbette toprağından ayrılıp başka bir yere kök sürmeye çalışmak zor olacaktır. kötü görünen yerlerde, zor şartlarda mücadele verilecektir. ama onlar öncelikle umut taşırlar içlerinde. o umutla sarılırlar zor işlere.

ya da zaten şehirde olup kıt kanaat geçinmeye çalışanlar zorluklarla mücadele ediyor olmak eşittir mutsuzluk demek değildir. ne zaman fakir bir insan görsek "ahhh yazık deriz" ama o insan acaba bu acıma duygusunu gururuna yedirebiliyor mu? o da belki bize "ahhhh yazık" diyordur.

çözüm herkes kendi beyin dalgasına uygun yerde yaşamalı. ama şartları düzeltmeliyiz. hizmet götürmek marifet olmamalı, bu zaten olması gereken birşey. topraklar sürülmeli, hayvanlar otlamalı, traktörler işlemeli.
kimse toprağında mutsuz olmamalı. ancak o şekilde bu algıyı çevirebiliriz. yoksa ortalık "ahhhh yazık" dan geçilmez ve bu algı da değişmez we kaçınılmaz olarak tüm toplum sonunda fakirleşir we diktatörlere boyun eğmek zorunda kalırız. işte esas o zaman "ahhhh yazık"!!!!!!!

18 Mayıs 2011 Çarşamba

kaybedenler kulübü

"hepinize iyi geceler diliyorum tabi eğer öyle bir şey mümkünse"
kaan-mete/kaybedenler kulübü

bence en iyi hikayeler yaşanmışlardan çıkar. çünkü yapay tarafı yoktur, cümlelerin o kişiye ait olduğu bellidir (yani birileri oturup o kişiyi yaratmaz), doğaldır ve en önemlisi tamamen ulaşır sana. işte kaybedenler kulübü böyle bir film!

uzun zamandır türk filmi boykotundaydım. özensiz filmler çok dolanıyor ortalıkta ve dizi çeker gibi filmler üretiyorlar.

tesadüfen (aslında tesadüf diye birşey yok!) geldi buldu bu film beni. dedi ki seyretmen için en doğru zaman şimdi. sabah 6 da kalktım ve haydi bakalım dedim oynat. şu anda saat sabah 9:32 ve hala film dönüyor aklımda. tahminim en az bir 100 kere daha bölüm bölüm izler içindeki bazı sözleri - şiirler ezberler ve olmadık zamanlarda aklıma gelmesine engel olamam.

bazı bölümlerde radyo dinlemek gibi oluyor, yani seyretmiyorsun basbaya dinliyorsun filmi. bu tarafıyla da çok farklı.

çok şey söylemek de istemiyorum çünkü, her seyredenin başka başka şeyler bulacağı ve yine her izleyenin damağında bazen küflü, bazen isli, bazen sigaralı, bazen biralı, bazen ahududulu dondurmalı, bazen çerezli, bazen köfte ekmekli, bazen ekşi tatlar bırakacak bir mutfak var filmde.

bunlar benim bazenlerim. kaan'la mete'nin bazenlerini ise filmde izlemelisin.

kaan'ın da dediği gibi "abi gerçekten çok yalnızız"

umarım kaybedenler kulübü seni de bulur; o zaman bir filmden fazlasını kazanırsın...

http://www.kaybedenlerkulubufilm.com/

4 Mart 2011 Cuma

taptım ki tap yaptım


herkes bir şekilde kafasını boşaltıyor. buna genel olarak hobi deniyor. eğer hobinizde çok iyiyseniz bu sizin mesleğinize dönüşebiliyor. öyle insanlara da şanslı deniyor.

gelişigüzel-serpçe adlı bir kitap var. matbaadan yeni çıktı sıcak sıcak:)ama satın alamazsınız, isterseniz bedavaya gelir o size:)))

ilk başta hayallerim vardı tabi. eğer iyiyse mutlaka bir yayınevi ilgilenir. işler kitabına uygun yürür. raflarda görürüm kitabımı vs.vs.vs.

ama güzel yurdumun okumayanları daha çok olduğu için ve bu az okuyan kısmın da çok az bir bölümü şiir sevdiği için kitabım ancak sen matbaasını, tasarımını öde bize, bizim yayınevinden çıksın şekline dönüşecekti kiiiiii dur!!!! dedim. o yayınevi kılıklılar kim ki sana bunu lütfediyor. yani içerik boktan da olsa o kitabı basıp dağıtıyorlar. Annecimmmm çok korkunççç!!!!!!

neyse ki reklamcıyım. tasarımını dostlarımın yardımıyla tamamladım. matbaa için de çalıştığım matbaa biraz destek oldu ve baskısını yaptırdım. o yayınevi kılıklılara da para kaptırmadım. bu rezil düzene dalmadım.

şimdiiii, evet az adet basıldı bir kısmını yakın çevreme dağıttım ve aldığım tepkiler çok keyif verici. güzel bir tasarımı var ve ben de içeriğinden çok memnunum.
eğer şiir seviyorsanız adresinize karşı ödemeli gönderirim seve seve.

sevgiler,
serp