söz ağızdan çıkar ve karşıdakinin bünyesine geçer. o kişinin o lafı istediği yerinden anlama özgürlüğü olduğunu sakın unutmayalım. yani ne kadar diline ve kurallarına hakim olursan ol, ne kadar net ifade ettiğini düşünürsen düşün, karşıdaki sana ummadığın bir cevap verip "haydaaaaa nerden çıktı şimdi bu" şaşkınlığı yaratabilir.
hele hele artık iletişimin suyunu çıkardığımız, sığ olmayı tercih ettiğimiz bu günlerde.
ev telefonu, cep telefonu, msn, facebook, twitter, mail, mesaj, daha benim bilmediğim ama sürekli duyduğum yeni yeni isimlerle çıkan mesaj, vs iletişim şekilleri.
çok sevdiğim bir söz var, bir reklamcı söylemiş (ismini hatırlayamıyorum şu an): "insanlar fazla iletişimden kum tanelerine döndü, birbirinden farkı kalmayan."
ne kadar doğru! hepimiz bir çakıl taşı bile olsak bir rengimiz, bir formumuz, kendince bir ağırlığımız var. ama bu iletişimin fazlalığı ve bu yoğunluktan doğan kolaycılık, kimsenin merak edilecek birşeyi olmadığı, bu olmazsa "amaaan boşver, daha bir sürü var" vurdumduymazlığı ve en kötüsü de öyle algınlamanın ya da algılanmanın kimseye dokunmamasını körüklüyor! kimsenin de çıkıp "bir dur kardeşim ben senin o bildiğin kumlardan değilim" dememesi çok feci!
bu kolaycılık, iletişimde ciddi boşvermişlikten gelen sürekli huzursuz bireylere yol açıyor bence ve toplumlar manik depresifleşiyorlar. yeni birşey başlarmış gibi olduğunda bir kaç gün enerjik mutlu ve o balon patlayıverdiğinde bir kaç gün mutsuz, yılgın. ama değişiklik yok, çünkü özünde kimse kendini geliştirmek, kendinden birşeyler vermek istemiyor. ama tek tek bunların dışında bireyleri tanıdığında aslında öyle de biri olmadığını görüyorsun ve bunu da anlayabilmek mümkün değil!
neden bu yolu tercih eder kişi? çok insan sana birşey katmadıktan sonra, sen de bir şey katmıyorsan kuru kalabalık olmaz mı, hepsini unutursun ve de unutulursun, bu kişiye koymaz mı?
sözün özü: safra olmayın ve kimseyi safralaştırmayın! yaşam yalan olduğu kadar gerçek de ve yalanını değil gerçeğini taçlandırın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder